Yörük Hatca” Batı Kilikya Kuvayı Milliye Müfrezeleri Karboğazı Zaferi ve Pozantı Kongresi” 100. Yıl anması etkinliklerindeyiz, yeniden…
“Dağ başını duman almış / Gümüş dere durmaz akar…”
Duyduğunuz bu ses, Bolkar Çığlığıdır…
“Ben bu yoldan, 100 yıl önce de geçtim…”
100 yıl önce ve sonra, şehit haberleri var… Bakın hele, yanımızda Gazi Mustafa Kemal ve Tekelioğlu Sinan Bey var… Gülek ve Karboğazı bize dar… Uzaklardan bir zılgıt çığlığı geliyor, Varda ha var… “Tarsus Bac Deresi savağında, Cetvel durağında; Fransız gavuru Molla Kerim’i vurdu, kör kurşun kınalı şakağında…” Arguvanlı Bektaşi Haydar, elinde sazı-dilinde sözü ile bu destanı okudu-durdu… Ovanın Ağıtçı Kadınları, Kuvayı Milliyeci şehitler için; köy köy, oba oba, yaylaklarda ve Taşeli’nden Amanos Dağı’na dek, tüm Kilikya’yı dolaşıp, Molla Kerim için ağıt yaktılar…
Tüm ovada, bu acı haber duyuldu… Zeytin gözlü Fellah kızı Lazkiyeli Pakize’nin göz yaşları sel oldu… Seyhan, Ceyhan, Göksu ve Lamas Çayı kana bulandı, taştı, doldu… Belemedikli, Karaisalı, Arslan Köylü Yörük Kadınlar, mavzerini ve kalemini kuşanıp geldi… Arap ve Kürt ırgatlar, toprağı sulayan alın terlerini öptü, düşmana çapa vurdu… Kargılı ve Yeniceli güzeller, aşk alevine büründü, seherde semah döndü… Dadaloğlu iç çekti, Karacaoğlan sustu, sessiz yüreğini dağladı… Ulukışla treni Pozantı’yı boyladı… 38 Toros Dağı tüneli mi, yoksa tren mi yol alıyordu? Sarıkeçili Aşireti üstüne, sarı çam kozalakları yağıyordu… Yaban mersini, harnup, nar ve turunç çiçeği şöleni başladı… Çukurova ırgatları, sarı sıcakta-sarıya büründü… Toros Dağı gıcıladı, Yaylacılar kına yaktı, al büründü… Tekir, Bürücek, Çamlıyayla, Gözne, Ayvagediği, Kızılbağ, Soğucak, Bekiralanı, Fındık Pınarı, Mihrican, Gülek, Sorgun, Güzeloluk, Küçük Fındık, Balandız, Gökbelen, Kırobası, Bardat, Tersakan, Kozağaç, Uzuncaburç, Kestel, Kozlar, Söğütözü, İmrenözü, Söğüt, Horoz, Beyağıl, Porsuk, Tarbaz, Meydan, Karagöl, Yedigöller ve Bolkar yaylalarında kaval sesi yankılandı… Varda Köprüsü ve Karaisalı Kanyonu yurt oldu, yarenler eski çağlara uzandı, durdu… Göksu ve Seyhan Irmağı kaynağına aktı… Belemedik, Pozantı’ya türkü yaktı… Konvoy mola verdi Çiftehan’da… Şekerpınarı, Ak Köprü’ye aktı… Ceyhan Irmağı , Düziçi’de ters baktı… Tarsus Amerikan Koleji’nde içim burkuldu… Düziçi Köy Enstitüsü öğrencileri, dağa taşa ışık yaktı… Sarıkeçili yiğitleri Amanos’a bel bağladı… Feke, Tufanbeyli ve Kozan göçerleri, Aladağlara yaslandı… Avşar beyleri sağanakta kaldı, donları ıslandı… Demirkazık ayazının donu çözüldü… Türküler kanamasın diye, kardelenler ve sarı çiğdemler başkaldırdı, yitik sevdalarda beslendi…
Kuvayı Milliye yiğitleri nara attı… Tarsus Irmağı kıyısından ve Pozantı Karboğazı Geçidi’nden yükselen Bolkar Çığlığı, civar yamaçlarda yankılandı… Bu uğurlu sese kulak veren ve bu kitap için katkılarını esirgemeyen dostlara da bir teşekkür notum var: Kaynak Yayınları’ndan 35 cilt olarak çıkan “Atatürk’ün Bütün Eserleri” kitabı yazı kurulu üyelerine, “Frunze’nin Türkiye Anıları” kitabını çeviren Ahmet Ekeş, “Aralov-Bir Sovyet Diplomatın Türkiye Anıları” kitabını çeviren Hasan Ali Ediz, “Azerbaycan Temsilcisi İbrahim Abilov’un Ankara’ya Gelişi” kitabı yazarı Emekli Büyükelçi, tarihçi, yazar Dr. Bilâl N. Şimşir, Fransız yazar Albert Gabriel’in yazdığı “Niğde Tarihi” kitabını Türkçeye çeviren, Niğde Lisesi’nden (1969) Sanat Tarihi öğretmenim Ahmet Akif Tütenk, “Milli Mücadelede Niğde” kitabı editörü Mehmet Öncel Koç, “Kapadokya’nın Başkenti Niğde” kitabı yazarı Ömer Fethi Gürer, “Geçmişten Günümüze Niğde” kitabı yazarı İsmail Özmel, “Bor Tarihi” kitabı yazarı Emin Atlı, “İsyan Günleri” kitabı yazarı Hüseyin Yavuz, “Al Sana Bir Silah” kitabı yazarı Mustafa Ulusoy, Ulukışla’dan araştırmacı gazeteci Sunay Türker, Ulukışla eski Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Güney, Ulukışla Horoz Köyü’nden emekli Jandarma Astsubayı Ali Demir ve genç Kuvayı Milliyeci dostum Özcan Demir’e, Erdemli’de yaşayan Sümerolog Dr. Muazzez İlmiye Çığ (106) ablaya, “Pozantı Belemedik” kitabı yazarı Ahmet Nadir İşisağ, “Tarsus Tarihi” kitabı yazarı Hikmet Öz, “Mersin Tarihi Üzerine” kitabı yazarı Fikret Ünver, “Mut Tarihi” kitabı yazarı Neşri Atlay, ”Adana Şehir Tarihi” kitabı yazarı Cezmi Yurtsever, Mersin Gülnar’ın Şeyhömer Köyü Kuvayı Milliyecilerinden Arif İbrahim’in torunu yazar-şair Ali F. Bilir, “Karanfil Kırmızıların Soldu mu?” eseriyle uluslararası ödül alan, Aykırı Sanat Dergisi yazarı Mehmet D. Babacanoğlu, Tarsus Kuvayı Milliye Müfreze Komutanı Molla Kerim Çeliktaş’ın torunlarından Adviye ve Özcan Kahraman’a ve de Adana, Mersin, Pozantı, Niğde, Ulukışla, Tarsus, Silifke, Mut ve Erdemli’deki ADD, Kuvayı Milliye ve Muharip Gaziler Derneği’ndeki tüm dostlara; Adana, Seyhan, Çukurova, Tarsus, Mersin, Mut, Silifke, Erdemli, Anamur, Gülnar, Mezitli, Yenişehir, Akdeniz, Toroslar, Çamlıyayla, Niğde, Ulukışla, Ereğli, Pozantı Belediye Başkanlarına ve tüm yerel yöneticilere, katkıları için sonsuz teşekkürler… Bu yurtsever dostlar, Pozantı Kongresi ve Karboğazı Zaferi’ni müjdeleyen, 100 yıl önceki atalarının dayanışma ruhu ile Bolkar Çığlığı’na, çığlık eklediler… Kardelenler başkaldırırken, Bolkar Dağı yamaçlarından; düşman üzerine, dev bir çığ düşsün diye, yeniden…
Bölgede Kuvvayı Milliye Hareketini örgütlemek için, 1918’de Pozantı’da, bir tren vagonu içinde yayına başlayan; ‘Türkiye’nin Basın Çınarı Yeni Adana Gazetesi’nin 102. Onur Yılı’na ve Ahmet Remzi Yüregir bayrağını taşıyan, sayın Çetin Remzi Yüregir’e selam olsun… Atatürk’ün manevi kızı Anadol Adilova ve Milli Mücadele günlerinde Kilikya’yı ziyaret eden, Mareşal Fevzi Çakmak’ın şehit kardeşi, 57. Alay Üsteğmeni Nazif Çakmak torunu Ayşe Filiz Çakmak ablaya da katkıları için teşekkür ederim…
Hakimiye Milliye Gazetesi, 5 Ekim 1920 tarihli sayısında, manşet haberi şöyle idi: “TÜRK – BOLŞEVİK İTTFAKI” Bu haberin alt bağlığı ise şöyle devam ediyordu: “Yeni Sovyet Rusya ve yeni Türkiye el ele, Dünyayı emperyalist zulmünden kurtaracak hareketin öncüleridir…” Haberin devamında ise; Atatürk ile Lenin mektuplaşmaları ardından başlayan, dostluk ve dayanışma vurgulanıyor… Ve devamında ise, Sovyetler Birliği’nden İnebolu Limanı’na gönderilen; 3500 altın ruble, silah ve askeri teçhizatlardan söz ediyordu. Bilindiği gibi bu silahların ve malzemenin bir kısmı da, Batı Kilikya Cephesi Kuvvayı Milliye Komutanlığı’na gönderilmiştir…
26 Aralık 1920’de, Pozantı-Karboğazı Baskını sonrası, 4’ü kadın toplam 44 kişilik Kuvayı Milliye Müfrezesine teslim olan, 630 kişilik Fransız taburu ve komutanı Binbaşı Pierra Mesnil ile eşi Edrige Aubry Mesnil; kendilerini teslim alıp Kayseri’ye götüren, Ulukışla Kuvayı Milliye Müfreze Komutanı Şevki Alpagut ve ailesine, Fransa’dan mektup yazmışlardı. Mektupta; “Türklerin çok konuksever ve kadirşinas olduklarını ve kendilerine esirliklerini unutturacak iyilik yaptıklarını” vurgulamışlardı… Şevki Alpagut’un kızları sevgili İjlal ve Perihan Alpagut’a sağlıklı uzun ömürler diliyorum…
Kuvvayı Milliye direnişine katılan yerel yurtseverin isimleri, onların anısını yaşatmak için köylerine ad olarak verilmiştir. Adana’da: Saimbeyli, Tufan Beyli, Pozantılı Tahtacı Beyi Kara İsa için: Karaisalı, Hamidiye, Ömerli, Aşçıbekirli adında köyler bulunmaktadır. Tarsus’ta: Aliağa, Alibeyli, Aliefendioğlu, Alifakı, Beydeğirmeni, Yarbay Şemsettin, Şehit İshak, Sarıveli, Pirömerli, Kürtmusa, Muratlı, Mahmutağa, Kızlmurat, Hasanağa, Hacıbozan gibi köy isimleri bulunmaktadır. Ulukışla’da: Hasangazi, Alihoca, Eminlik, Hüsniye, Hacıbekirli, Şıhömerli, Emirler, Ulukışlalı Kuvvacı bir beyin ağılından dolayı; Beyağıl, Çolak Kuvvacı için: Kolsuz gibi köy isimleri verilmiştir. Düşman gelirken, köylüyü uyandıran ve erken öten horoz için, Horoz Köyü adı da anlamlıdır…
İlginçtir ama gerçek; Kuvvayı Milliye Direnişinin sürdüğü her yerde, en ön saflarda savaşan gönüllü müfrezelerin büyük çoğunluğu Sarıkeçili Aşiretinden Türkmen Yörükler ve Tahtacı Alevi köylüler olduğu kanıtlanmıştır. Pozantı’da savaşa katılan 6 köyün 2’si Alevi (Belemedik ve Karaisalı) ve 4’ü ise, Yörük köyleridir. Örneğin Mersin Bölgesinde bulunan 37 ve Adana yöresinde ise, 39 Türkmen Alevi köyü, bu savaşın önünde yer almıştır. Çukurova’yı ve Toros Dağı’nı yurt edinip, konar göçer yaşamı, Seyil’den yaylalara göçü yaşam bilen, dağların özgür ruhlu, bu Son Yörüklerin kara kıl çadırlarına konuk olduğunuzda; sizi üç fotoğraf selamlar: Atatürk, Hz. Ali ve Hacı Bektaşı Veli. İşte bu özgür vatansever insanların, Batı Kilikya Cephesindeki Kuvvayı Milliye Direnişlerine en önde koşmalarının sırrı bu olsa gerek…
Osmanlı Salnamesi, İstiklal Mahkemesi tutanakları, Mübadele Anlaşması, Tekelioğlu Sinan Bey ve Niğde 11. Tümen Komutanlığı gizli yazışmaları, Telgraf metinleri ve yerel halk tanıklıkları doğrultusunda, özellikle (1918-1923) döneminde bu bölgede; tıpkı dönemin Ulukışla Kaymakamı Tayyar Bey gibi Padişah, İngiliz ve Fransız yanlısı çok sayıda kişi ve ailelerin olduğu da bir gerçektir. Bunun yanısıra, bölgede çok sayıda asker kaçağı ve eşkiya da bulunmaktaydı. Özellikle; Kayseri Talas, Osmaniye, Bahçe, Kozan, Antakya, Adana, Mersin, Tarsus, Çiftehan, Ulukışla Merkez, Kılan, Ovacık, Tabaklı, İlhan, Maden (Hamidiye), Bor Merkez Orta ve Sokubaşı Mahallesi, Niğde Merkez Kayardı ve Kayabaşı Mahallesi, Yeşilburç, Fertek, Kumluca, Küçükköy, Keçikalesi, Aksaray, Gelveri, Ihlara, Gölcük, Uluağaç, Aktaş, Hasaköy, Konaklı, Dikilitaş, Çarıklı, Hançerli, Hamamlı, Misli, Kavuklu gibi köy ve yerleşkelerde yaşayan bazı kişi ve aileler de; Mübadele Anlaşması (30 Ocak 1923) öncesi, Kuvvayı Milliye hareketine destek vermediler ve karşı cephede yer aldılar… Her şeye karşın elbette, adını saydığım ve sayamadığım bu yerlerin fedakar insanları; Yemen, Filistin, Trablus, Balkan, Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar Savaşları ve Kuvvayı Milliye Direnişlerinde büyük vatanseverlik örnekleri gösterdiler. Çoğu şehit oldu… Kurtuluştan kuruluşa giden bu kutsal yolda, bu bölgenin yiğitleri bilinmektedir… Gülekli Yörük Hatca ve 4 kadın Kuvacı ile direnen, 44 kişilik Karboğazı müfrezesine selam olsun… Bolkar Çığlığı’nda anlamlaşan destanımızda, yalnızca onların öyküleri vardır…
22 Şubat 1920’de, İstanbul Hükümeti Şeyhülislamı’na; “İstiklalsiz din olmaz…” başlıklı telgraf çeken, Kuvvacı Ulukışla Müftüsü Mehmet Bahaeddin Efendi, Mustafa Kemal Paşa cephesinde yer almıştı. 29 Mayıs 1920’de, Merkezi Adana’da bulunan Batı Kilikya Müdafai Hukuk Cemiyeti Komutanı Tekelioğlu Sinan Bey, vatansever özverileri ve yüce katkıları için, Ulukışla Kuvayı Milliye Müfrezesi’ne ve Niğde 11. Tümen Komutanlığı’na çok gizli ve özel bir kutlama telgrafı çekti…
Öte yandan, Kuvvayı Milliye Ulukışla ve Niğde Cephesinden; Darboğazlı Süleyman Çavuş-Gökalp (Tarık Buğra’nın Babası), Porsuklu Gala Hasan, Beyağıllı Zahit Hoca, Molla Durmuş, Niğde’den Ebubekir Hazım Tepeyran, Müfettiş Hilmi Bey, Mustafa Soylu, Halit Hami Mengi, Dellalzade Hacı Osman, Binbaşı Cemal Bey, Fehmi Esen, Muhittin Soylu vb. Yurtsever neferleri de anmak gerek…
Niğde’nin bir başka Milli Mücadeleci yüzü olan “Tepeyran” ile sizleri selamlıyorum, yeniden…
Ebubekir Hazım Tepeyran (1864-1947): Niğdeli Murat Paşa soyundan, Niğde Tahrirat Müdürü Bekir Beyzade Hasan Efendi’nin oğludur. Niğde’de halk arasında “Tepeyran” denilen, Yenice Mahallesi’ndeki “Tepe-viran” semtinden doğduğu için, bu ismi soyadı olarak aldı. Niğde Rüştiyesini (Lisesini) bitirdi. Ben de aynı liseyi bitirdiğim (1970) için mutluyum). Özel derslerle Arapça, Farsça, Fransızca öğrendi. Musul, Manastır, Bağdat’ta valilik yapı. Meşrutiyetin ilanından sonra Sivas ve Ankara Valilikleri, İstanbul Şehreminliği, Bursa Valiliği görevlerinde bulundu. Mütareke döneminde 2 kez İçişleri Bakanlığı yaptı. Bu görevdeyken, Kuvvayı Milliye’ye yardım ettiği gerekçesiyle işgal ordusu tarafından kurulan Harp Divanı’nda yargılanıp idama mahkûm edildi ve son anda kurtuldu; cezası kürek mahkumiyetine çevrildi (1920). Tevfik Paşa’nın sadrazamlığı döneminde askeri temyiz kararı bozunca, gizlice Anadolu’ya geçti. Atatürk’ün isteği üzerine, Ankara Hükümeti tarafından, Sivas ve Trabzon Valiliklerine getirildi. Cumhuriyet Döneminde milletvekilliği yaptı; üç kez Niğde milletvekili seçildi. Türkçe, Fransızca şiir, anı, öykü, roman kitapları yayınlandı. Tek romanı Küçük Paşa (1910), Türk yazınında önemli bir yer edinmiştir. Nabizade Nazım’ın “Karabibik” romanından sonra, Anadolu köyünü ve Türk köylüsünü yazınımıza sokan ikinci romancıdır. Anılarını da yazmıştır. Tepeyran; gazeteci, yazar, şair Oktay Akbal’ın dedesidir. Milli Mücadelede Niğde’nin bir başka onur kaynağı ve kitapları ve Servet-i Fünün Dergisindeki edebi makaleleri ve yayınlanmış çokça kitabı ile tanınmaktadır. Türk Edebiyatının yüz akı olan Ebubekir Hâzım Tepeyran’a; (gazeteci, yazar dostum Hikmet Altınkaynak dışında), Niğdelilerin gereken ilgiyi göstermediğine tanık olmak, bizleri derinden yaralıyor…
100. Yılını kutladığımız; Milli Mücadelenin ilk kıvılcımı, ilk adımı, ilk kararı, ilk çığlığı olan 5 Ağustos 1920’de toplanan, 1. Pozantı Kongresi’ne katılan Mustafa Kemal Paşa; “ilk kez demokratik bir seçim yapılarak, halk kendi iradesini gösterdi ve tüm İslam Dünyasını birlik ve dayanışmaya” çağırdı…
18 Mart 1923’de, trenle Tarsus’a gelen Mustafa Kemal Paşa; Kuvayı Milliye Kahramanı Adile Çavuş (Kara Fatma) ile sohbet ettikten sonra, Tarsus Gençliğine Tarihi Hitabesini okudu…
Aynı zamanda asker kaçağı eşkiyalarla da mücadele eden, Kozan’dan Mut’a uzanan Kilikya (Çukurova) Cephesi’nde; Taşeli (Mut-Silifke-Erdemli) Kuvvayı Milliye Müfrezesi’nin vatansever yiğitleri, Kilikya Bölgesi’nin kurtuluşu için savaştılar… 3 Ocak 1922, Mersin ve 5 Ocak 1922, Adana’nın kurtuluş günü. Bu utkuyu müjdeleyen kutsal destanının yazıldığı gün olarak, onurla anılmaktadır, her yıl… Bu zafer: 23 Nisan 1920 ışığında; 29 Ekim 1923 Cumhuriyet Devrimlerine uzanan, kurtuluştan kuruluşa giden bu kutsal yolda; ilk kıvılcım, ilk adım, ilk yemin, ilk and ve ilk nutuk idi… Aynı dil, aynı bayrak, aynı vatan ve aynı ülkü için yollardayız, yeniden…
’Dil Bayrağımız Türkçe’nin; her zaman, her yerde ve her koşulda konuşulmasını öğütleyen Karamanoğlu Mehmet Bey ve atası Nure Sofi’nin otağından; Ermenek’in Balkusan Köyü ve Mut’un Değirmenlik Yaylası yamaçlarından yola dökülen, Taşeli Bölgesi Kuvvayı Milliye Müfrezeleri de bu sese kulak verdi… Vatan savunlasında ve topyekün silkinip ayağa kalkma içgüdüsü ve dayanışma becerisi ile kurtuluştan kuruluşa giden aydınlık bu yolda; “hep bir ağızdan türkü çığırmanın tam zamanı” diyerek, gücümüze güç verdi… 100 yıl önceki kıvılcım, 100 yıl sonraki alev oldu… Çığlık oldu… Döne döne, yan yana ve yana yana, semahta ve samada yükselişimizin dansı ve zikiridir bu çığlık… Tüm zengin farklılıklarımızın ve birlikte yaşama kültürümüzün sırdaş mayasıdır sevdamız, türkülerimiz, ağıt, ninni ve destanlarımız…
“Kuvayı Milliye Güzellemesi” şiiri ile selamladığımız; “Ekin idik, olduk harman” diye türkü çığıran, su gibi aziz olup çağlayan, Çukurova’nın gür çığlığı Ruhi Su’yun ve Su dostu Üç Kemal (Tahir-Orhan-Yaşar) ile Muzaffer İzgü ve Yılmaz Güney sevdası sardı, tutsak düşlerimizi… Düşe düşen yitik umutlarımız; “Yar göğsüne sülüm dayarım” diyen Karacaoğlan gönlünde ve “Yine tuttu Gavur Dağı gıcısı, boranı” diye ünleyen Dadaloğlu sevdasında, dilinde yeşeriyor, yeniden…
Toros Dağları, Çukurova’ya ve Akdeniz’e; bunun için selam durur… Haydi canlar! göç zamanı… Gönül kapını arala, sevgimiz sebil, böyle biline… Yaylaklardan bir sevda türküsü yankılanıyor yine… Umut ve ütopyamız; “Fikri hür, vicdanı hür, Tam Bağımsız Türkiye!..” Anadolu ve Çukurova’nın ‘Kemal’leri tükenmez, ölesiye… Aşk hali, korkmayan ve sönmeyen, bu Kuvvacı yüce ses; Bolkar çığlığıdır, herkesi çağıran kutsal davetiye… Kemal Paşa, Tarsus Gençliğine hitab ediyor ve şair şaha kalkıyor yine; “Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu” şaha kalkan bir devrim tayı… Bakın hele! Dünyanın kaydı fayı… Bu gün 5 Ağustos 1920, Pozantı Kongresi toplandı… 100. Ylında Şiir Bayramı zamanı… Yeniden, şiir atlı süvariler her yerden yürüdü, Şiir Alayı…
Anadolu vatan, Toroslar can, Çukurova’ya canım kurban!..
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.