T.C Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serhat Ünal: Güçlü bir bağışıklık sistemi, hastalıkla mücadelede en az koronavirüs aşısı kadar önemli.
Pandemi döneminde beslenme ve bu konuda medyada yer alan sayısız haberin ne derece bilimsel gerçekleri yansıttığı konusunda alanında düzenlenen en kapsamlı uluslararası konferans Sabri Ülker Vakfı tarafından düzenlendi. Beslenme ve iletişim alanlarında Türkiye’den ve yurtdışından uzman isimlerin konuşmacı olarak yer aldığı konferansta konuşan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Serhat Ünal, korona aşısında son dönem çalışmalarla ilgili bilgi verirken, güçlü bir bağışıklık sisteminin önemine dikkat çekti.
Dijital olarak düzenlenen Beslenme ve Sağlık İletişimi Konferansı’nda, bilimsel bilgi iletişiminin ve medya okuryazarlığının toplum sağlığının geleceği için çok büyük önem taşıdığı, bilgi kirliliği sonucunda hastalığa yakalanma riskinin arttığı belirtildi.
Toplumda gıda, beslenme ve sağlık konularındaki bilimsel bilgilerin temel alınması amacıyla projeler yürüten Sabri Ülker Vakfı’nın ev sahipliğinde dijital olarak gerçekleşen Beslenme ve Sağlık İletişimi Konferansı, 17-18 Kasım’da dünyaca ünlü uzmanları bir araya getirdi.
T.C Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu Üyesi olan ve kendisi de COVID-19’a yakalanıp hastalığı yenen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı ve Aşı Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Serhat Ünal, insanlığın yüzyıllar boyu veba, kolera, sıtma, SARS gibi birçok hastalıkla mücadele ettiğini ve koronavirüsün aslında sürpriz olmadığını belirtti. Dünyanın koronavirüse karşı iş birliği yaptığını ancak gelinen nokta itibarıyla salgının durdurulamadığını belirten Prof. Ünal, şunları söyledi:
“Salgının durdurulması için maske, mesafe ve el hijyeni şart. Ancak tüm dünyada bu tedbirler düzgün bir şekilde uygulanamadı. Virüsün mutasyona uğraması, sürü bağışıklığı, etkin tedavi ve ilaç gibi seçenekler konuşulsa da, bu iş aşıyla hallolacak gibi duruyor. Aşıda umut vardır ama immün (bağışıklık) sistemini kuvvetli tutmak da çok önemli. Koronavirüs dünyayı yakıp yıkmaya devam ediyor. Maske, mesafe ve el hijyeninden vazgeçemeyiz. Temel sağlıklı yaşam kurallarını unutmamamız gerekiyor. Düzenli sağlık kontrolleri, mümkünse stresten uzak durmak, düzenli egzersiz yapmak, düzenli uyku, sağlıklı ve dengeli beslenmek çok önemli. Sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir immün sistemi demektir. İyi çalışan bir immün sistemi de koronavirüs başta olmak üzere tüm hastalıklara karşı en önemli gücümüzdür. C ve D vitaminlerinin bu hastalıkla mücadelede son derece önem taşıdığı bilimsel olarak kanıtlandı. Bu vitaminlere ek olarak yer vermek de çok önemli.”
Konferansta,Hohenheim Üniversitesi Biyolojik Kimya Bölümü ile Beslenme ve Gıda Güvenliği Merkez Başkanı Prof. Hans Konrad Biesalski, Sabri Ülker Vakfı Bilim Kurulu Üyesi Dr. Julian D. Stowell, İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. H.Tanju Besler, Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı Prof. Temel Yılmaz, Doğu Akdeniz Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden Prof. İrfan Erol, Uzman Diyetisyen Selahattin Dönmez ile Diyetisyen Berrin Yiğit de bağışıklık sistemi, kronik hastalıklar, duygusal açlık, popüler diyetler, gıda okuryazarlığı ve doğru bilinen yanlışlar gibi temel konuları örneklerle anlattı. Hohenheim Üniversitesi Biyolojik Kimya Bölümü ile Beslenme ve Gıda Güvenliği Merkez Başkanı Prof. Hans Konrad Biesalski, D vitamini eksikliğinin COVID-19 hastalığının şiddetini artırabileceğine dikkat çekerek, iç mekânlarda fazla vakit geçirenlerin de risk altında olduğunu vurguladı.
Pandemi süreci alışkanlıklarımızı da değiştirdi
Konferansta paylaşılan son dönem bir araştırmada, pandemi döneminde sağlıklı yaşam ve beslenmeyle ilgili pek çok alışkanlığın değiştiği de belirtildi. Türkiye’de yapılan çalışmaya göre pandemi döneminde;
- Sağlıklı beslenme eğilimi %19’dan %25’e yükseldi.
- Halkın %50’si 4 kilo aldığını, %10’u ise 4 kilo verdiğini belirtti.
- Atıştırma sıklığı %45; yatmadan 1-2 saat önce atıştırma sıklığı %10 arttı.
- Sık yemek pişirenlerin oranı %33’ten %80’e yükseldi ve yemek pişirmede sağlık hassasiyeti %91’lere ulaştı.
- Öğle yemeğini geç kahvaltı sebebiyle atlayanların oranı %32 arttı.
- Gıda takviyesi kullanım oranı %51’den %60’a yükseldi.
- Pandemi sebebiyle uyku düzeni %75 oranında bozuldu.
- Egzersiz yapanlar alışkanlıklarını korurken, evde spor yapanların oranı %54’ten %90’a yükseldi.
Medya okuryazarlığı konusunda daha seçici olmak gerekiyor
Konferansın ikinci gününde, bilimsel bilginin pandemi ile mücadelede önemine dikkat çekilirken, vatandaşlar bu konuda iletişim kanallarında yer alan bilgilerin bilimsel olup olmadığını ayırt edebilmek için medya okuryazarlığı konusunda daha seçici olmaya davet edildi. Harvard Üniversitesi Sağlık İletişimi Departmanı’ndan Prof. K. Vish Viswanath, Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Oxford Üniversitesi CRIC Merkezi Kıdemli Üyesi Prof. Deniz Ülke Arıboğan, Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, İletişim ve İşletme Bilimleri Enstitüsü Kurucusu Prof. Ali Atıf Bir, Aarhus Üniversitesi MAPP Araştırma Merkezi Direktörü Prof. Klaus Grunert, British Nutrition Foundation (İngiliz Beslenme Vakfı) Eğitim Bölümü Yönetici Direktörü Roy Ballam, Science Media Center (Blim Medya Merkezi) Kıdemli Medya Uzmanı Fiona Lethbridge, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile FAO destekçisi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dilara Koçak’ın konuşmacı olarak yer aldığı 2’nci günde, bilimsel bilgi iletişiminin ve medya okuryazarlığının toplum sağlığı için önemi konuşuldu.
Harvardlı Prof. Viswanath: Söz sahibi olanlar bir şeyi yazmadan önce bilimselliğini mutlaka kontrol etmeli
Harvard Üniversitesi Sağlık İletişimi Departmanı Profesörü K. Vish Viswanath, yaşadığımız çağda bilim iletişiminin zorluklarını ve fırsatlarını anlattığı konuşmasında, “21.yy’da en büyük zorluklardan biri bilgi ekosisteminin kompleks yapısı. Doğruluğu kanıtlanmış haberin tanımı için birçok farklı görüş ve bakış açısı var. Toplumun bilimi anlamasında sosyal ve psikolojik bariyerler mevcut. Bunlar da insanların doğru bilgiye bakışları üzerinde etkili oluyor. Bu durumun çözümü için iletişim kanallarında söz sahibi olanların bir bilgiyi yaymadan önce onun bilimselliğini tartması, toplum sağlığının geleceğinde çok önemli bir rol oynuyor” dedi.
Prof. Deniz Ülke Arıboğan: Bilgi kirliliği toplumu ilgilendiren her konuda halkı yanılgıya düşürüyor
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Oxford Üniversitesi CRIC Merkezi Kıdemli Üyesi Prof. Deniz Ülke Arıboğan ile Dünya Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Gazeteci Hakan Güldağ’ın katıldığı, ‘İletişimde Bilgi Kirliliğinin Toplum Üzerine Etkileri’ başlıklı oturumda ise bilginin toplumlar üzerindeki etkisi her yönüyle ele alındı. Prof. Arıboğan, bilgi kirliliğinin yalnızca halk sağlığı alanında değil toplumu ilgilendiren birçok konuda halkı yanılgıya düşürerek, ekonomi ve siyaset alanında da toplumun yanlış yönlendirilmesine neden olduğunu belirterek, kamuoyunun karar alma süreçlerindeki gücünden bahsetti. Manipüle edilen içeriklerin toplumda bazen geri dönüşü çok zor olan dönüşümlere yol açabildiğini vurgulayan Prof. Arıboğan, kimi zaman masum görünümlü ‘yanlış bilgilerin’ sosyal medya çağında çığ gibi büyüdüğünü dile getirdi. Gazeteci Hakan Güldağ da Türkiye’de bilim gazeteciliğinin sorunlarını anlatarak, uzmanlaşmanın önemine dikkat çekti. Güldağ, gazeteciliğin son yıllarda internete kaydığını, bunun da farklı sorunları beraberinde getirdiğini belirtti.
Dr. Ayşegül Selışık: 44 ülke dışarıdan gıda desteğine ihtiyaç duyuyor
FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile FAO destekçisi ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak ise, tarım ve beslenme gerçekleri üzerine son dönem gelişmelerini aktardı.
Dr. Ayşegül Selışık dünya genelinde 185 ülkede COVID-19 bulunduğunu, bunlardan 44 ülkenin dışarıdan gıda desteğine ihtiyaç duyduğunu aktardı ve küresel gıda ticaretinin sekteye uğraması halinde bu ülkelerin çok zor durumda kalacağını vurguladı. Türkiye’nin dünyanın en büyük yedinci tarım üreticisi olduğunu söyleyen Selışık, “Küresel dalgalanmalardan etkilenmemiz güçlü bir olasılık. Ancak gıda arzı ve güvenliğinde kısa ve orta vadede bir sıkıntı beklenmiyor. Türkiye Avrupa, Orta Doğu, Avrasya ve Orta Asya’nın en büyük gıda tedarikçilerinden biri. Nakliye yolları tıkanırsa üretici de olumsuz etkilenecek” dedi. Karşılaşılacak zorlukların aşılması için bazı öneriler sunan Selışık, “Gıda zincirinde sevkiyat ve teslimat için erişim noktaları planlanmalı. İletişimi kolaylaştırmak için dijital uygulamalar geliştirilmeli. COVID-19 sürecinde yaşanan arz zincirlerindeki kesintiler ve karantina önlemleri gıda kaybı ve israfında önemli artışlara neden oldu. Bu nedenle, özel sektörün de katılımıyla yenilikçi iş modelleri oluşturulmalı ve bu modeler yeni yaklaşımlarla finanse edilmelidir. Ayrıca, gıda bankacılığı seçeneği değerlendirilmeli” diye konuştu.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.