Geçtiğimiz hafta ROKETSAN resmî Youtube kanalında, 21-22 Aralık 2018 tarihinde gerçekleşen Türkiye’nin Teknoloji Platformu atışlı testlerine ait bir video paylaşıldı. Konunun takipçileri bu testin ROKETSAN Uydu Fırlatma Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezinin açılış töreninde duyurulduğunu hatırlayacaktır.
21 -22 Aralık 2018 tarihlerinde 100 km+ irtifaya çıkan ve bunu kontrollü şekilde gerçekleştiren ilk sonda roketi TP-0.2.3’tür. Esasında ROKETSAN’da çalışmalarına başlanan sonda roketi çalışmalarında ilk kez 2017 yılında uzaya erişilmiş oldu. 130 km irtifaya çıkan TP-0.2-2 sonda roketinin katı yakıtlı olduğu biliniyor.
MUFS – Milli Uydu Fırlatma Sistemi
MUFS Projesinin temel amacı adından da anlaşılacağı üzere faydalı yük olarak adlandırılan uyduyu yörüngeye taşıyıp bırakmak. ROKETSAN tarafından paylaşılan videolarda sonda roketlerinin 4.5 Mach hızına kadar yaklaşabildikleri görülüyor. Fakat yörüngeye tutunmak için daha yüksek hızlar gerektiği biliniyor. Bu sebeple taşıyıcı roketin taşıdığı faydalı yükü yörüngeye bırakabilmesi için farklı geliştirmeler gerekiyor.
Yapılan açıklamalar 2020 sonunda itki, manevra kontrol ve itki yönetim sistemleriyle ilgili aviyonik sistemlerin test edileceği 135 km’lik bir test atışı yapılacağı yönünde. Bu atış testinin 0.1 sonda roketiyle (Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda açılışını yaptığı Uzay Sistemleri ve İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi’nde fotoğraflandı) gerçekleşeceği biliniyor.
Programın devamında öncelikle 2023’e kadar 100 kg faydalı yükle 300 km hedeflenirken sonrasında 100 kg yükün 400 km irtifaya 2026 yılında çıkması planlanıyor. ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkincinin açıklamaları önümüzdeki birkaç yıl içerisinde daha yüksek hedefler için üst seviye motor geliştirilmesi yönünde yatırımların olduğu yönünde.
SSB liderliğinde ROKETSAN ana yükleniciliğinde sürdürülen MUFS Projesi çeşitli enstitü, üniversite ve milli paydaş firmalar alt yükleniciliğinde geliştiriliyor.
MUFS kapsamında gerçekleştirilen AR&GE çalışmalarının kapsamında yüksek kapasiteli hidrojen pil, milli küresel konumlama sistemi alıcısı ve fiber optik dönü ölçer gibi bir çok önemli alt sistem milli olarak geliştirildi.
Roketler nereden fırlatılıyor?
Şimdiye kadar atış testlerinin tamamı Sinop’ta bulunan test merkezinde gerçekleşti. Burada önemli olan husus göndermek istediğimiz roketin çok kademeli olması. Roketi göndermek istediğimiz yüksek irtifa dolayısıyla roketin kademelerinin yerleşim yerine düşmemesi gerekiyor. Fakat Türkiye’nin coğrafik konumuna bakıldığında bunun belirli bir yörüngeye kadar mümkün olduğu görünüyor. En azından şimdilik. Şimdilik diyoruz çünkü bu durumdan muzdarip tek ülke Türkiye değil. Örneğin İsrail’de bulunan Palmachim Üssünden gerçekleşen fırlatmalarda, roketlerin kademeleri İsrail’le iyi ilişkileri olmayan ülkelerin topraklarına düşer. Bunun önlenmesi adına Palmachim Üssünden gerçekleşen fırlatmalar genelde Dünya’nın yörüngesine zıt (retrograd) şekilde gerçekleşir ve kademeler Akdeniz’e düşer. Veya bu kademeler SpaceX’in yaptığı gibi kontrollü bir şekilde indirilir. Konuya farklı bir çözüm olarak Japon Uzay Ajansını inceleyecek olursak onların da bazı fırlatmaları gemi üzerine konuşlu rampalar üzerinden gerçekleşiyor.
Türkiye’de bu konuda çeşitli alternatiflere sahip. Açıklamalarda dile getirilen Türkiye topraklarından fırlatma konusunun heyecanı çok büyük. Konu hakkında gerekli bilgiye sahip değilim fakat Adalar Denizinden veya Akdeniz’den bu konuda da faydalanabilen, haklarına sahip çıkan bir Türkiye düşünmek beni çok heyecanlandırıyor. Elbette kısa vadede ne kadar mümkün, uzun vadede ne kadar sağlıklı olduğu tartışılır. Yine de Türkiye’den erişimi olan bir uzay tanımlandığında yapılacak araştırmaların çalışmaların yeni ve renkli bir hal alacağını düşünüyorum. Bu bölgeler her ne kadar şu an çekişmeler arasında kalsa da kesinlikle bu yönden de değerlendirilmeli ve anlaşmalara yeni bir boyut eklenmeli.
MUFS ile elde edilen yetenek hava savunmada kullanılabilir mi?
Paylaşılan video incelendiğinde genellikle hit-to-kill (hedefi kafa kafaya çarpışarak imha eden) füzelerde sık rastlanan ve PIF-PAF (EUROSAM şirketi tarafından Aster füzelerinde bu isimlendirme kullanılıyor. Firmaya göre değişiklik göstermekte) olarak adlandırılan rokete yüksek manevra kabiliyeti kazandıran bir teknolojinin de kullanıldığı görünüyor. Hit-to-kill balistik füze savunmasında hedefin imhası için oldukça önemlidir. Booster olarak adlandırılan kısım füzeden ayrıldıktan sonra füze hedefe varmak için takviye roketini iyi yönlendirmeli ve imhayı bu şekilde başarıyla gerçekleştirmelidir. Tabii ki bu teknoloji yüksek g kuvvetine maruz kalan hava savunma sistemleri ile uydu taşıyan roketlerde ciddi farklılıklar taşıyor. Ancak teknolojik kazanım noktasında bu kabiliyet önem kazanıyor.
Burada dikkat edilmesi gereken husus Türkiye’nin bu çalışmalarla sadece füze geliştirmeyi ve üretimini hedefleyen bir stratejiden uzak olmasıdır. Konunun füzelere gelmesinin sebebi geliştirilen ve öğrenilen teknolojinin farklı amaçlara yönelik kullanımının mümkün ve mantıklı olmasıdır.
Bugüne kadar gerçekleştirilen uzay & uydu projelerinin askeri kullanımı ön planda olsa da Türk Uzay Ajansı’nın kurulumuyla bunun artık değişeceği/değişmesi gerektiği aşikar. Belirtmek isterim ki RASAT uydusundan elde edilen görüntüler sivil kullanıma açıktır. Veya GÖKTÜRK-2 verileri Keşif Uydu Komutanlığından temin edilebilmektedir.
Yakın zamanda yaşadığımız İzmir depreminde afet yönetimi için uydu görüntüleriyle harita oluşturup hasar tespiti yapmak mümkün ve güvenli. Kasım sonunda fırlatması gerçekleşecek TÜRKSAT 5A uydusuyla Türkiye 31 derece doğu yörüngesinde hak sahibi olacak. Bununla birlikte askeri/sivil kullanımda elde edilen verinin hizmete sunulmasında geliştirmeler olacak.
Kaynak: DefenceTurk
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.